Wednesday, December 13, 2006

CABBAR SOSYALİST OLABİLİR Mİ(YDİ)?

ben, bu soruyu
"binilip üsküdarın geçildiği atdan
kaç okka antrikot,
kaç okka fleto,
kaç pirzola, kaç kilo sucuk çıkar?"
muhasebesi sayacak adamın
alnını karışlarım.
sınıfsal konumu itibariyle ağa çocuğu,
çocuklar büyüyünce ağa olur malum.
ama vakt-i saat'i geldiğinde, ağalar okumadan ağa olunamayacağını;
mürekkep yalamadan ağa olmanın bile na-mümkün olduğunu;
hasılı çocukları okutmanın zart olduğunu gördüler....
en ileri görüşlü ağalar, çocuklarını isviçrelerde neyim okuttular;
eti budu buna yetmeyen ağalar da, "canım, enverusta enverustadır; bizimkisi de burada ohusun" deyu törkiş üniversitelere gönderdiler tosunlarını...
ve bu tosunlardan bazıları, sınıfsal konumları ve yaşam biçimleri ile uyumlu
bir tercih yaparak sağcı, islamcı neyim oldular. ama aralarından öyleleri de çıktı ki,
memur, amele, ırgat, maraba çocuklarının ağzına bakıp "sosyalizm diye bi şey var" der oldular.
bu durum, çeşitli cephelerden de sorguçlara takıldı; "Lan oğlum sen aptal mısın,
ne işin var senin gominizlikle" diyen aile cenahına;
"zaaati solculuk böööle tuzu kuru piresizlerin işidir" misillü laflar eden sağ cenah retorikler vokal yaptı.
sol cenahtan, devrimci bir takım avratlar, "olmaz cabbar! seninle sınıfsal savaşım içindeki konumlarımız çelişiyor;
her ne kadar sen sosyalistim diyosan da,
biz seninle yapamayız, sen komprador burjuvaziye eklemlenmiş sömürücü bir sınıftansın"
misüllü reddiyeler terennüm eylediler.
halbuki cabbar, "alt tarafı bir devrim nikahı da bize düşse" demek istemişti;
reddedilmek ağırına gitti ve "okşan" adındaki bu züppe şehir kızına inat,
İGD (bilemeyecek yaştakiler için açılımı; "ilerici gençlik derneği")'den ayrıldı.
teori çalıştı, pratikte öncü roller oynadı.
hikaye uzun. cabbar, afişlemelere, izinsiz yürüyüşlere, kundaklamalara katıldı;
hatta, okşan şırfıntısına gününü göstermek için kahve bile taradı.
ama, proleter ve köylü kesiminden yoldaşlar karakolda kaldığı halde, kendisi serbest bırakıldı.
12 Eylül'de millet içerde ciğer kebap olurken,
o ağa babasının çiftliğinde, "neden kimse beni sosyalistliğe layık görmüyor?" bunalımına girdi.
bu bunalımdan çıkmak için teorik okumalar yaptı.
harun karadeniz broşürlerinden öte gitmeyen ilk teorik okumaları aşmak için
"felsefenin temel ilkeleri" okumaya karar verdi.
gidip kitabı, dedesinin bahçesine gömmüş viranşehirli bir arkadaşından aldı;
ağa evini kimse aramazdı; rahat rahat okudu; ama bir şartla,
kitabın kapağını söküp kartondan başka bir kapak uydurup kaplayarak.
okumaları onu, teoride derinleşmek kararına, o da aftan dönerek okulu bitirme düşüncesine sürüklemiş;
ağa babası, önce, "ohusaydın lan zamanında, anarşistlik edeceğine" demiş;
ama şubeden "senin oğlan asker kaçağı görünüyor, hani bir süre daha idare edilecekse buralardan gitsin" haberi gelince;
"de ...ttir git, okula mı gidecen nereye gideceksen, gözüme görünme" diye kovularak aftan dönüş izni çıkmıştı.
uzatmayayım;
cabbar okulu bitirinceye kadar, aşiret korucu oldu;
ağanın durumu bu sayede düzeldi; kendisi de bir yolunu bulup isviçreye gitti,
orada doktora veremedi, çünkü kafası yeni şeylerle meşguldü,
"komünizm çöktü" deniyordu, sınıf savaşımı yerine sınıf sarmaşımı başladı.
o da zaten veremeyeceği doktora yerine, işletme okulundan bi sertifika aldı.
yurda döndü, askerliği kitabına uydurdu,
aşiretin ak kazancıyla başlatılan beyaz ihracatta buzinismen olarak görev aldı.
ama sosyalizm, içinde bir ukde olarak kaldı.
etrafında azcık sosyalizm yalamış birileri ile, hafif dumanlı ve gayet alkolize gecelerde
teori konuşmazsa rahat uyuyamıyordu.
yıllar geçtikçe, etrafında teori konuştuğu insanların yaşı ile kendi yaşı arasındaki mesafe giderek açılıyordu;
çünkü cabbar, fakülteye yeni başlayan devrimci çocuklarla sosyalizm konuşabiliyor;
bir süre sonra bu çocuklar, "yeni dünya düzeni" deyip
etrafından toz oluyorlardı. zaten hayat tozdan ibaretti.
hikayeyi burada kesip sorayım:
sahi, erkek egemen bir toplumun eril avantajlarına yaslanarak yaşayıp giden erkekler...
(YAU BEN NELER DE SAÇMALIYORUM) pardon, gsm şebekesi parazit yaptı; sorum şeydi yaaaa,
CABBAR SOSYALİST OLABİLİR Mİ(YDİ?)
gerçi kuvvetle muhtemel ki, zafer yine kıllanıp "bu düzen değişmez aga" falan der ama;
bir soru daha:
saçı uzunlar, ahir zamanda saçlarını, saçı kısalarla aynı hizada kestirip eşitlediklerinde...
(BAKIN YİNE SAÇMALADIM)
aslında şöyle olacaktı:
PROLETARYA, BİR SINIF OLARAK BURJUVAZİYLE EŞİTLENDİĞİNDE,
CABBARI PİRELER YUTMAMIŞ MI OLACAK?
bir de şey var aslında:
FİL YUTMUŞ BİR PİRE, KAÇ GALON SODAYLA HAZMEDEBİLİR?
EY ERKEK (pardon, KOMPRADOR) takımı,
bir pirenin işkembesinde hayat nası bi şey, hiç denediniz mi?
sözüm meclisten dışarı değil aslında.
ama "sana bu lafları ilham eden nedir?" diye sorulursa,
"baş suçlusu ahmet özcan'ın son yazdıklarıdır" derim;
dilin kemiği yok a :)))

No comments: