Monday, October 12, 2009

hayıf

hayıf (*)


biz gelirdik

sağrısı dağlanmış atlar

ve anız yanığı bıyıklarımızla

kadınlar is karasından sürme

yalaz artığı erkeklerden ya sabır

ahırlardan kemre

toban yakılan fırınlardan

somun çekerdi

lop yumurtanın perhiz

uçuç böceğinin uğur sanıldığı zamanlardı

düzelirdi çarpık bacakları yeni doğanların

kundağa sarmalıydı

toprağa belemektense

gül şurupları kızarırdı kömelti evlerin

camgüzeli pencerelerinde

nasip çözen adaklar adanırdı

–inadına her gece

takunyaları ıslatıp ibrikleri boşaltan–

yüzü suyu hürmetine yatır hazretlerinin

stres ne kelime sinir edepsizlikti

asabiyet gelmeden önce

veresiyecilerin göresi gelince kocalarını

içine bir bungunluk çökerdi kadınların

“bu çocuk da bana niye bakıyosa” diye soruşurdu

en bıngıl yerlerine vurulmuş ergen kızlar

nefes alamamaklar vardı

pelur kağıtlara kolanya

sokak kapıların önüne kova kova su

serinletemezdi sevda yangınını

ayakkapları her gün silinir

baş bacadan çıkınca eşiğe çakılırdı babaların

sonra melaikeler gitti

radyo girdi evlere

alnının düz yazısı okunaksız

kime çektiğinden bilinirdi kaderi insanların

küllüğe işeyenler üç vakte çarpılır

mezar soyucular iflah olmazdı

kandilin sönmediği

görünürdü sokak kapılardan

zulmet bürüse de alemi

gaflet geceleyin bile mekruh

besmelesiz düşülmezdi ana rahmine

şafak sökmeden kalkılmazsa

günün bereketi kaçardı

doğmadan verilirdi ömrü rızkı talihi

şekaveti saadeti sübyanların

öyle gelirdik

(**)

sokaklar yadırgardı tomofilleri

motor gürültüsünü kulaklar

çalar saatlerin

akrepleri ve yelkovanları ve pantolon yayları

günbatımı onikiye ayardı

eski hamamı terk edip cinler

şeytanlarla ekranlara sığındı

ve hayat

avret mahalline sürgün şimdi

iblissiz destursuz

sırtlan bir çağın


(*) www.edebistan.com, 1 Ekim 2009

(**) şiirin bundan sonraki bölümü, bir zuhul eseri, edebistan.com sitesinde çıkmamış; halbuki şiirin bir hayli can alıcı bölümü.

No comments: