Wednesday, June 16, 2010

bir mesih anlar bir belki sen…(*)

– ince bir kaygı –

.

–I–

bir zamanlar bilirdik

izbelerde kandiller kavî isli

minarelerden yukarı sükût geceleyin

kubbelerin altında kimsesiz

anar ve birikirdik

.

oysa yola revân olmak kebâir

daracıktan üstümüze yarasa kanı

bazı eşiklerden süzülüp al basmalar

lohusa göğüsleri kaplardı

.

yatırların yeşil örtülerinde

kargacık yazıtlar üstüne

kar yağınca yetim hıçkırıklar üstüne

yemin ederdik

.

–II–

lâkin şehirde tenler

ölüm busesiyle kuşatılı

bakır ağlardan

kenar mahallelerden çeşmesiz meydanlara

pırıltılı camekanlara mahpus

kalabalıklar

.

ne saçlarımı taradığım ağır

ne koltuk altlarıma sürdüğüm uçarı

ne göğsümü ovduğum

kutsal yağları tanımadı bu kavim

ekranlar, karnaval ve uğultu

üç zebani fısıltısı işitilmesin için

kulak kesil

şehre zilzâl şehre çılgı şehre çığ

.

–III–

vakit o vakit

çaresizdi, sürüngenlerde ayak

kremli ellerde nasır

mevâlî evlerinde ağız tadı

yatalak ruhlarda tezekkür

helâkden yana ince bir kaygı kasırlarda

yanaşma benliklerde soylu bir isyan

barınamazdı

.

ardımda soru izleri bırakarak

sığ yürekler ikliminin baygın

derin göllerin

canavar efsaneleri kıyısından

yürüdüm

.

o fısıltı

şehre hak oldu

sükût…

ve inhüm ileyHi râciûn

.

(*) edep dergisi, Sayı 4, Mayıs 2010

No comments: