bir mesih anlar bir belki sen…(*)
– ince bir kaygı –
.
–I–
bir zamanlar bilirdik
izbelerde kandiller kavî isli
minarelerden yukarı sükût geceleyin
kubbelerin altında kimsesiz
anar ve birikirdik
.
oysa yola revân olmak kebâir
daracıktan üstümüze yarasa kanı
bazı eşiklerden süzülüp al basmalar
lohusa göğüsleri kaplardı
yatırların yeşil örtülerinde
kargacık yazıtlar üstüne
kar yağınca yetim hıçkırıklar üstüne
yemin ederdik
–II–
lâkin şehirde tenler
ölüm busesiyle kuşatılı
bakır ağlardan
kenar mahallelerden çeşmesiz meydanlara
pırıltılı camekanlara mahpus
kalabalıklar
ne saçlarımı taradığım ağır
ne koltuk altlarıma sürdüğüm uçarı
ne göğsümü ovduğum
kutsal yağları tanımadı bu kavim
ekranlar, karnaval ve uğultu
üç zebani fısıltısı işitilmesin için
kulak kesil
şehre zilzâl şehre çılgı şehre çığ
–III–
vakit o vakit
çaresizdi, sürüngenlerde ayak
kremli ellerde nasır
mevâlî evlerinde ağız tadı
yatalak ruhlarda tezekkür
helâkden yana ince bir kaygı kasırlarda
yanaşma benliklerde soylu bir isyan
barınamazdı
ardımda soru izleri bırakarak
sığ yürekler ikliminin baygın
derin göllerin
canavar efsaneleri kıyısından
yürüdüm
o fısıltı
şehre hak oldu
sükût…
ve inhüm ileyHi râciûn
.
(*) edep dergisi, Sayı 4, Mayıs 2010
No comments:
Post a Comment