telaş yok ismail
insanlar yaşamadıkları şeyi anlatamazlar
öyleyse, yaşamalarına katılmadığın şeyleri
anlatmalarını da isteme
ya da anlatmalarını isteyeceğin şeyleri
yaşamalarına ortam hazırla
bir soru sormuşsun
bahar geldi demişsin
hakikaten geldi mi, bazıları için gelmemiş de olamaz mı?
tabiat demişsin
o da ne ki?
tabiata bakınca demişsin
bu nasıl yapılıyo ki?
neler hissettiklerini sormuşsun
hissetmek her zaman mümkün mü ki?
diyelim birşeyler hissettik
bunlar nasıl yazılır ki?
başa dönelim
böyle bir sınav yapabilmek için
önce baharın bütün öğrencilere getirilmesi gerekir
üstelik onun gelmesi sorulmaz, bahara gittiğiniz gün sorulur
o gün neler hissettin?
orada neler hissettin?
tabiat, onlar için de öğretmenleri için olduğu kadar kavranabilir bir şey mi?
ona nasıl bakabiliriz ki?
onu, yani tabiatı hissedebilir miyiz?
tabiat karşısında hislere kapılmak şart midur?
insan nasıl yazar bütün bunları?
mesela nasıl başlamak gerekir?
sonra? başlanmış bir yazı nasıl geliştirilir?
nasıl bitirilir?
sen hiç 7. sınıf oldun mu?
o zaman bir hocan sana böyle bir soru sordu mu?
neler hissettiydin?
havalara mı uçtuydun?
şimdi bir soru daha sorayım:
şu sorduğum soruları bir sınav say,
bu sınavdan kaç alabilirsin?
telaş yok
sen bir öğretmensin
ama onlara bir şeyler öğretmen için
önce neyi değil, nasıl öğreteceğini öğren
bunu sana kim mi öğretecek
şaşkın!
ilk çocuğu olduğunda insana
anne baba olmayı kim öğretir?
hiç de bile, kim demiş kendi anne babası diye
çocuğunu kucağına alırsın
bu müthiş bir şeydir
işte kollarının arasındadır
odur
ve sen hiçbi halt bilmiyosundur
hayatın sıradan akışı parçalanmış
kucağına bir hayat sunulmuştur
bütünüyle sana emanettir
yorgundur
belki uyuyor, belki esniyordur
çoğunlukla da ağlıyordur
ama hep sokuluyodur, aranıyordur
tutunmak istiyordur
tutulmak istiyordur
bırakılmamak
nereden bileceksin
hiç çocuğun olmadı ki :p)
bırak da öğrencilerin sandığın o küçük insanlar
sana nasıl öğrenebildiklerini öğretsinler
senin yapacağın, kendini onlara bırakmak
bu "direksiyonda ben varım" paniğinden
"lan ben bu arabayı ya devirirsem" korkularından kurtul artık
başlarım müdürüne de müfettişine de
hayat idare edilmeye de teftişe de gelmiyor
gerilme bakiiim
kendine güven
bildiklerini unut
öğreteceklerine boş ver
sen bir insansın
kimbilir kendini bıraksan
ne kadar da sevecekler seni
ve nasıl da sokulacaklar
oysa
tutunmak istediklerinde
tekme yiyorlar
tutulmak istediklerinde
en yüksekten boşluğa bırakılıyorlar
sorumsuz, eşek sıfatlı, katır suratlı aptal saptal öğretmenleri tarafından
sorumluluk nedir biliyor musun?
"ben bir öğretmenim" filan deme
insan olarak sorumluluğu keşfet
ki, hesabını sadece Allah sorar
geldin aramızdasın
seni neden sevelim ki biz
senden korkmuş gibi yapınca tavlayabiliyorsak
korkutmadığın sürece neden umursayalım seni
biz çocuklar en sakladığın yerlerinden keşfederiz bütün çaresizliklerini
merhamet görmediğimiz hor yüreklere acımasız oluruz
çaresiz bırakırız, çaresini aramayacakları...
böylece, kendimizi kötülüklerinden koruruz onların
madem buna katlanamıyorsun
önce bizi kabul edeceksin
böylece, nasıl bulduysan bizi
ne isek, ne kadarsak
buradan başlayacaksın
ve sevinmek istediğimizde anlayıp bizi sevindirecek
anlamadığımızda sabredeceksin
sıkıldığmızı, eğlenmek istediğimizi, salak salak delirmek, hatta çıldırmak istediğimizi
anlayacaksın
çünkü sınıfta o kız var
o oğlan
ya da "o öbür sınıfta yaaa, ben buna nası katlanıcam"
madem katlanamayacağım bir şey yapıp
bu sınıfa kapattınız beni
e öyleyse bana bu hallerimle katlancaaanız
bi zahmet
hem belki hergün dayak yiyorumdur evde
eşeğin tekidir bizimkiler, anam babam
yah
ne çok şeyler yaşanıyodur o taze bedenlerde
yüreklere sığmayan
sen de kalkmışın yaz diyorsun
sırası mı öğretmenim?
Thursday, May 15, 2008
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment